Cumhur

İnsanoğlunun yeryüzünde var oluşundan sonra, sayısının çoğalması ile toplu hayata geçilmiş ve sonucunda ise, sosyal olaylar peşpeşe gündeme gelmişti. Yaşamı devam ettirme kavgaları iyice yoğunlaşınca, bireyler şehirleşmeye ihtiyaç duymuşlardır. Bu günkü bilgilerimize göre, yeryüzünde ilk şehirler Anadolu’da kurulmuştu. Her ne kadar Anadolu’da ilk şehirler kurulduysa da dünyada ilk devlet anlayışı Mezopotamya’da Sami ırkının bilinen ilk temsilcisi Akkad’lar tarafından geliştirilmiş ve Kral Sargon, ilk kez bir toplumu, bir bayrak altında birleştirebilmiş ve insanlığa ilk devlet merkezini kazandırmıştı. Bu ilk devlet merkezinin adı Agade’eydi. Üzerinde yaşadığımız topraklarda ise ilk devleti Hitit’ler, merkezleri Çorumda Hattuşa olmak üzere gerçekleştirmişlerdi. Hiç şüphe yok ki dünyada, “Cumhuriyet” düşüncesinin oluşmasından yaklaşık iki bin sene kadar önce, eski Orta Doğu’daki bu  gelişmeler, krallıktan öteye gidememiştir. Aradan geçen yıllar içerisinde Orta Doğu’da, çok sayıda devlet kuruldu ve hepsi tarihin derinlikleri arasında kayboldu. Toplu hayatın getirdiği birçok olgu içerisinde “Cumhuriyet” anlayışı da, yine Orta Doğu’da hatta Anadolu kökenli diyebileceğimiz ölçüde olgunlaştı.  Aynı ırktan olan insan topluluklarının sayıların artışı, yaşadığı coğrafyalarındaki etkenler, başka ırklarla karışması, farklı dini inançlara sahip insanların bir cumhur oluşu sonucu, toplu yaşantının getirdiği koşullar gittikçe, “Cumhuriyet” olgusunu zorunlu kılmaya başlamıştı. Kimi topluluklar, öz benliklerini fark etmeye başladıkça, “Cumhur / Halk” olma isteğini de ağırlık kazandığı aşikardır. Bunun sonucunda, halkın kendi iradesi ile idare edilme arzusu “Cumhuriyet”i doğurmuştur. Anadolu ve Trakya’dan oluşan Türkiye’de halklar topluluğu, bir mozaik tablosunun ya da panelinin bütünü gibidir. Anavarza, Zeugma ya da Antakya Arkeoloji Müzesindeki veya İtalya’da ki Ravenna mozaik panolarından bir küçük taşın eksilmesi, o panonun değerini yitireceği gibi, bütünlüğünün de bozulmasına neden olacaktır. Türkiye mozayiğininde bir taşının eksilmesi, cumhurun bütünlüğünün bir kanadının kırılması anlamına gelecektir. Bu da, 19 Ekim 1923’deki bütünlüğün, o günkü ruhun, geçmişte birlikte yaşanan sıkıntıların ya da mutlulukların, bu güzel topraklara sahip olunmasındaki zorlukların, Kurtuluş Savaşında çekilen acıların, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra yeni bir Devlet olmanın getirdiği zor koşulların göz ardı edilmesi olacaktır. Türk Cumhur’unun buna asla müsaade etmeyeceği bilinmelidir. Bu arada, “Cumhur”un da nüansları olduğu unutulmamalıdır. Son zamanlarda yaratılmaya çalışılan ” Ilımlı İ….. ” ya da “Ilımlı İ…. Cumhuriyeti” gibi kavramlar, çağdaşlıkla veya “.…Muasır Medeniye Seviyesine….” ulaşmakla bağdaşlaştırılamaz. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, Türk Ulusunun karakterine uyan Cumhuriyete türü, “LAİK CUMHURİYET” dir. Cumhuriyetinin ilk Üniversitesi olmasının gururunu daima taşıyacak olan Ankara Üniversitesi’nin “Ankara Üniversiteler Derneği”, tüm Ulusun Cumhuriyet Bayramı’nı en iyi dileklerle kutlar ve saygılarını sunar.